Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve PwC Türkiye iş birliği ile hazırlanan “Türkiye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'nde Konumlandırılması” başlıklı raporun sonuçları açıklandı. DEİK bünyesinde faaliyet gösteren DEİK/Türkiye-Çin İş Konseyi ve DEİK/Lojistik İş Konseyinin koordinasyonunda gerçekleştirilen raporda, Türkiye’nin Kuşak ve Yol Girişimi’ndeki konumuna ilişkin potansiyel ticaret stratejileri, politika senaryoları, doğrudan yabancı yatırım, lojistik ve küresel ölçekli fırsatlar tüm boyutlarıyla ele alındı.

T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, DEİK Başkanı Nail Olpak, DEİK/Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Murat Kolbaşı, DEİK/Lojistik İş Konseyi Başkanı Turgut Erkeskin, PwC Ülke Başkanı Haluk Yalçın ve PwC Kamu Sektörü Direktörü İdil Özdoğan’ın katılımıyla gerçekleştiren toplantıda, Türk iş dünyasının tüm paydaşlarına, Kuşak ve Yol Girişimi’ne dair kapsamlı bir gelecek öngörüsü sağlayacak çarpıcı bilgiler paylaşıldı.

Turagay: “Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi’nde kesinlikle olmalı”

Toplantıda konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, “Türkiye’nin Kuşak ve Yol Girişimi’nde Konumlandırılması” raporunun dünya ticaretinin yönünü değiştiren çok önemli bir adım olduğunu belirtti. Dünya ticaret hacminin 19,7 trilyon dolar, Çin’in toplam ihracatının 2,5 trilyon dolar ve ithalatının ise 2,1 trilyon dolar olduğunu belirten Turagay, “Çin dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi, ithalatta ise ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ithalatçısı konumunda. Çin’in büyüme oranlarına baktığımızda son 2 yıldır Çin’de de bir yavaşlama görüyoruz. IMF rakamlarıyla Çin’in 2019’da yüzde 6,1, 2020’de ise yüzde 5,8’e gerileyeceği ifade ediliyor. Dünya ticaretinde de büyüme oranlarının gelişme hızının azaldığını görüyoruz” dedi.

Çin’in meşhur “Made in Chine 2025” projesi olduğundan bahseden Turagay, ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşının altında yatan sebebin teknoloji savaşı olduğunu ve ABD’nin Çin’e yaklaşık 400 milyar dolar ticaret açığı veren bir ülke olduğunu söyledi. Kuşak ve Yol girişiminin Çin’de etki alanını geliştirmek ve dünyayla daha fazla entegre olmak amacını taşıdığını kaydeden Turagay, Türkiye’nin bu projenin içerisinde olması gerektiğini vurguladı.

Turagay: “Kuşak ve Yol ile Türkiye’ye daha fazla yatırım çekmemiz lazım”

Türkiye’nin lojistik, jeostratejik ve jeopolitik konumu itibariyle dünyanın merkezinde bir ülke olduğunu dile getiren Turagay, “Bu proje 60’ı aşkın ülkede 4,4 milyar toplam dünya nüfusunun yüzde 62’sini oluşturan ve gayri safi yurt içi hasıla olarak baktığımızda 23 trilyon dolarlık önemli bir güç. Biz de ortada konumlanmış durumdayız. Bizim bu sistem içerisinde yer alabilmemiz için daha fazla yatırım çekebilmemiz lazım. Bütün amacımız ve gayretimiz bunun için olacak. Türkiye çok büyük bir potansiyele sahip bir ülke. Bu açıdan da bu rapor, ülkemiz ve ilgili kurumlar açısından çok büyük farkındalık yaratan bir rapor. İyi bir strateji hazırlamalıyız. BRI proje kapsamında toplam yatırım 1 trilyon dolarlara ulaşıyor. Bu yatırım portföyünden biz de azami ölçüde yararlanmalıyız. Biz Ticaret Bakanlığı olarak bu konuya eğiliyoruz, bu konudaki çalışmalara yoğunlaşıyoruz. Bakanımızın net ve kesin talimatı var. Lojistik Koordinasyon Kurulu toplantısında da bu sunumu diğer kamu kurumlarıyla paylaşmayı arzuluyoruz.” diye ifade etti.

Türk iş dünyasına, Barış Pınarı Harekatı’nın küresel arenada en doğru şekilde anlatılması için büyük bir görev düştüğünü belirten DEİK Başkanı Nail Olpak, “Ülkemiz ve Türk iş dünyası olarak çok yoğun bir gündemimiz varken, öte yandan milli menfaatlerimiz doğrultusunda siyasi ve askeri arenada başka bir mücadelenin içindeyiz. İş dünyası olarak, dünya kamuoyundaki dezenformasyonların önüne geçmek için farklı coğrafyalardaki tüm bağlantılarımızla, tüm iletişim kanallarını kullanarak kara propagandaya karşı duruyoruz. Bu sebeple, Barış Pınarı Harekatı ile terör unsurlarına karşı, güvenliğimizin ve sınırlarımızın korunması için mücadele eden Mehmetçiklerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum. Küresel ticarette de, değişen dinamikler dolayısıyla Türkiye için yepyeni bir dönemin başındayız. Bu değişimler ışığında Türkiye için önemli bir konu olan Kuşak ve Yol Girişimi’nde ülkemizdeki jeopolitik konumu ve lojistik açısından taşıdığı önem, bizleri böyle bir rapor hazırlamaya itti. Çünkü DEİK olarak üstlendiğimiz misyonlardan biri de, ekonomi ve ticaret bağlamında Türk iş dünyasının geleceğine ışık tutacak; iş dünyasını hem bilgilendirecek hem de yönlendirecek çalışmalara imza atmak. Bu raporda da, Kuşak ve Yol Projesi’ne entegre olmanın Türkiye’nin uluslararası yatırım çekme ve dış ticaret performansına etkisini yer çekimi modeli ve 8 senaryo kullanarak inceledik.” dedi.

Olpak: “Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, küresel ekonomik akışları yeniden tanımlayacak”

Kuşak ve Yol Girişimi’nin hem hitap ettiği coğrafyanın genişliği hem de bir ekonomik entegrasyon ile kalkınma projesi olması sebebiyle diğer projelerden ayrıldığını ifade eden Olpak, “Üç karayolu ve bir denizyolu hattı üzerinde tasarlanan bu projenin her hattında, birbirinden farklı yatırım nedeni ve finansman olanakları bulunuyor. Kuşak ve Yol, aynı zamanda ticaretten lojistiğe kadar bir eş zamanlı dijitalleşme projesi. Kuzey aksı Avrupa’ya entegrasyon kadar, rotasındaki 56 ülkenin ekonomik kalkınmasını da hedefliyor. Enerji koridoru olarak adlandırılabilecek orta koridor, hem Avrupa-Asya arasında sağlıklı enerji akışını temin etmeyi hem de bölge ülkeleri arasındaki politik gerginlikleri azaltmayı amaçlıyor. Öte yandan Güney koridorda ise özellikle Afrika’da sadece altyapı yatırımları değil, yeni ekonomik bölgeler oluşturuluyor ve bu kanalla bölgedeki firmaların iş yapış şekilleri ile bölge ülkelerinin iş yapma kolaylığı geliştiriliyor. Bu nedenle Afrika pazarında Çin’in baskınlığı yakın zamanda daha da artacak ve bu pazara erişim için Çin’le iş birlikleri kolaylaştırıcı bir unsur olacak.” diye konuştu.

Olpak: “Güzergah üzerinde Türkiye gibi gelişmiş, kapsamlı bir üretim ağı olan ikinci bir ülke yok”

Ar-Ge, üretim ve lojistik alanlarında yapılacak aktif çalışmalarla, Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin genel ihracatında yüzde 15 artış elde edilebileceğine dikkat çeken Olpak, “Türk ve Çin iş dünyası olarak birlikte hareket ederek, Çin üretim teknolojilerini daha yukarılara çıkarmak için beraber AR-GE çalışmaları yapmak için neyi bekliyoruz? Avantajlı konumumuz ve kabiliyetlerimizle bir lojistik merkezi olmamız için nasıl çalışmalar yapabiliriz? Bu konuların üzerine daha fazla eğilmemiz gerekiyor. Almanya’nın doğusundan Çin’e kadar olan coğrafyada Türkiye gibi gelişmiş, kapsamlı bir üretim ağı olan ikinci bir ülke yok. Bu doğrultuda Çin ve Türkiye uluslararası arenada, kazan-kazan ilişkisine dayalı, sağlam ilişkiler kurarak birlikte hareket edebilir.Yine DEİK olarak yürüttüğümüz 3. ülkelerle iş birliği çalışmaları bu süreçte büyük önem taşıyor. Türk özel sektörümüzün, Afrika başta olmak üzere, Orta Doğu, Körfez ve Avrasya coğrafyasındaki saha deneyimini, Avrupa ve Uzak Doğulu ortaklıklarla güçlendirerek çalışmalar yapıyoruz. Bu kapsamda Almanya, Fransa, Japonya ve Macaristan ile yürüttüğümüz ortak çalışmaları örnek verebiliriz. Dolayısıyla Türk iş dünyası olarak topyekün bir farkındalıkla, Kuşak ve Yol Girişimi’ndeki tüm fırsatları değerlendirmeliyiz.” şeklinde konuştu.  

Kuşak ve Yol Girişimi için ticarette 4 temel eksen öne çıkıyor

Çalışmadan çıkan bulgulara göre; Çin’in, kendi içindeki dönüşüm planlarının yanı sıra, gelişmiş pazarlara daha iyi erişim ve gelişmekte olan pazarları geliştirme ihtiyacını görmüş durumda. Bu nedenle Kuşak ve Yol Girişimi’nin ekonomik, sosyal ve politik alanları kapsayan, uzun döneme yayılmış bir proje olduğu ifade edilirken, ticaretin geliştirilmesi kapsamında 4 temel eksen ortaya koyuluyor.

Ulaşım, enerji, telekom ve özel ekonomik bölgeler olarak temellendirilen 4 ana eksende, Kuşak ve Yol güzergahında dünyanın yüzde 62’sini oluşturan 4.4 milyarlık nüfus, 23 trilyon dolarlık GSMH ile 3 trilyon dolarlık ticaret hacmi öne çıkıyor.

Türkiye için ekonomik politika fırsatlarında 5 farklı senaryo stratejisi

Kuşak ve Yol Girişimi’nin alternatif uluslararası ekonomik politika fırsatlarından Türkiye’nin en üst düzeyde yararlanabilmesi için 5 farklı senaryo ile strateji sunan bölüm ise çalışmanın en dikkat çeken bölümü olarak göze çarpıyor.

‘Türkiye’nin Çin Yatırımı Açısından Çekiciliğinin Artırılması’, ‘Türkiye’nin Çin ile Beraber Üretmesi ve Teknoloji Geliştirmesi’, ‘Türkiye’nin Öncelikli Olarak Bir Lojistik Merkezi Haline Gelmesi’, ‘Çin ile Birlikte Başka Pazarlara Öncelik Verilmesi ve Girilmesi’ ile ‘Kuşak ve Yol Yoluyla Genişleyen Ticarete Öncelik Verilmesi’ başlıkları altında sunulan yaklaşımlar, Türk iş dünyasına yeni ufuklar açacak önemli yaklaşımlar getiriyor.

Yüksek teknolojili üretim politikası Türkiye’nin yatırım cazibesini artıracak

Olgunlaşan Çin pazarından çıkmaya eğilimli orta ve düşük teknolojili üretim sektörleri üzerine detaylı analiz ve fizibilite çalışmalarının yapılması önerilen 1'inci Senaryo kapsamında, Türkiye’nin kısa vadeli sanayi stratejisine uygun olarak, Özel Ekonomik Bölgeler Master Planı’nda ilgili sektörlere özel bir odak geliştirilmesi öngörülüyor. Çalışmada, Çin’in orta ve düşük teknoloji sektörlerinin Türkiye'ye çekilmesi, artan ticari entegrasyon sonrasında ise yüksek teknolojili sektörlerde de yatırım çekilmesini sağlayabilecek ve Çin’in Küresel Değer Zincirlerine entegrasyonun kolaylaşacağı ifade ediliyor.

Girişimlerin haritalandırılması ve insan kaynağının inşa edilmesinin önceliklendirilmesi de ayrıca vurgulanıyor. Bu haritalandırmanın ardından; küme oluşturma çabaları/hizmetleri ile kümelerin içindeki ve çevresindeki finansman şekillendirilmesinin doğru olacağı belirtiliyor.

Kuşak ve Yol Girişimi için ekonomik diplomasi yaklaşımı

Türkiye’nin, Çin ile birlikte üretmesi ve teknoloji geliştirmesine odaklanan 2'nci Senaryoda ise, endüstriyel becerileri ve tecrübesi ile Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım için ideal bir aday olarak öne çıktığı düşünülüyor. Türkiye ekonomik yeteneklerine ek olarak, Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Asya'yı birbirine bağlayan üçgenin merkezinde bulunuyor. Bu projeksiyonla birlikte Türk sanayisinin Kuşak ve Yol ülkelerine yetkinliğini ve deneyimlerini aktarması için iyi tasarlanmış tanıtım ve ekonomik diplomasi ajandası hazırlanması gerekiyor.

Türk demiryollarının gelişme planlarına uygun olarak, Çin'deki olgunlaşan pazarlardaki faaliyetlerini azaltmak ve yurtdışındaki faaliyetlerini arttırmak isteyen CRRC gibi Çinli tren üreticileri ile ortaklık kurulması öneriliyor. Bu ortaklık sayesinde, Türk tedarikçilerinin dünyanın en büyük tren üretim ağlarından birine eklenmesiyle, CRRC’nin varlık gösterdiği Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika gibi pazarlarda Türk endüstrisinin etkinliğinin artırılması hedefleniyor.

Türkiye, Çin’in Avrupa ile bağlanma çabalarında kendini bir köprü olarak konumlandırmalı

Türkiye’nin lojistik merkez olması konusunda yeni bir bakış açısı geliştiren 3'üncü Senaryoda, Türkiye’nin güçlü kültürel ve diplomatik bağlantılarının olduğu Orta Asya ve Kafkaslar gibi bölgelerde çok taraflı iş birliği faaliyetlerini artırmasının önemine değiniliyor. Mersin ve İskenderun gibi yüksek kapasiteli Akdeniz limanlarının, Deniz İpek Yolu planlarının bir parçası haline getirilmesi önerilirken, Türkiye’nin Çin ile AB arasında kendisini lojistik bir köprü olarak konumlaması gerektiğinin altı çiziliyor.

Kuşak ve Yol Girişimi’nin Avrupa ayağını oluşturan 16+1 inisiyatifi’ne katılmak ve bu platformda aktif bir rol oynamak için diplomatik ilişkiler kurulması da bir diğer önemli adım olarak görülüyor. Türkiye’nin, Çin ile birlikte bölgedeki ulaşım altyapısı projelerinin entegrasyonunu ve koordinasyonunu sağlaması için bölgedeki ticaret akışlarının etkinliğini artırmak amacıyla özellikle Kafkaslarda ve Orta Asya’da 16+1 İnisiyatifi’ne benzeyen bir yapı kurabileceğinden söz ediliyor.

Lojistik açısından çok yeni bir pencere açan çalışmada, İntermodal bağlantıyı sağlayacak şekilde entegre altyapı planlama yaklaşımı belirlenmesi ve uygulanmasının önemi vurgulanıyor. Dolayısıyla Türk gümrük kontrol noktalarının küresel en iyi uygulama örnekleriyle optimize edilmesi gerekliliğine dikkat çekilirken, gümrük ve sınırların dijitalleşmesi ve tek pencere sisteminin entegrasyonuyla desteklenmesi isteniyor. Gümrük kontrol noktalarında Blockchain gibi kolaylaştırıcı teknolojinin kullanımının da hızlandırılması öne çıkan maddeler arasında yer alıyor.

Çalışmadan çıkan bir diğer önemli bulgu ise e-ticaretin artmasıyla hava kargoculuğuna olan talebin yükselmesi olarak göze çarpıyor. Bu konuda İstanbul Havalimanı’nın, şehrin kargo kapasitesini neredeyse dört katına çıkararak dünyanın öne çıkan hava kargo lokasyonlarından biri haline getireceğine işaret ediyor. Dolayısıyla İstanbul Havalimanı’nın, hava kargo faaliyetleriyle doğrudan bağlantılı ekonomik ve lojistik bölgelerin tasarımı gerçekleştirilmesi gerektiği ifade ediliyor.

Türkiye ile Çin yeni pazarlar için güçlerini birleştirebilir

İki ülke arasındaki bölgesel işbirliği potansiyeli ile 3. Pazarlara birlikte açılmayı işleyen 4'üncü Senaryo, ekonomik politikaların entegrasyonu ve pazara giriş stratejilerinin senkronizasyonunu hedefleyen bir Türkiye- Çin ajandasının tasarlanmasını ön planda tutuyor. Potansiyel sektörlerin tanımlanmasının ardından, seçilen pazardaki sektörler için detaylı analizler yapılmasını öngören senaryo ile tedarik zinciri olgunluğu, sektörel kapasite analizi, iş gücü değerlendirmeleri ve sektörel kümelenme gibi çalışmalara yönelinmesi öneriliyor.

Kuşak ve Yol Girişimi’ndeki yatırım projelerinin, TİKA’nın yatırım ajandasının bir parçası haline getirilmesi tavsiye ediliyor. Öte yandan yeniden yapılandırılan Türk Eximbank, diğer özel bankalar ve Türk müteahhitlerin de, bu girişimin fon sağlayıcılarıyla bir araya getirilmesinin son derece yararlı olacağı ifade ediliyor.

TEN-T Projesindeki yeni demiryolu yatırım planları değerlendirilmeli

Mercedes-Benz elektrikli dönüşüm ve müşteri deneyimi odağıyla liderliğini sürdürüyor Mercedes-Benz elektrikli dönüşüm ve müşteri deneyimi odağıyla liderliğini sürdürüyor

Ticaret koridoru inisiyatiflerine katılırken, ülkemizin taşımacılık rotalarının göz önünde bulundurulmasını ön planda tutan 5. Senaryoda, Türkiye’nin fiziksel altyapısını uluslararası standartların teknik özelliklerine uyumlu hale getirmenin önemine değiniliyor. Bu bağlamda Yeni Edirne-Kars Demiryolu Projesi’nin orta koridordaki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’na entegre edilmesi öneriliyor. Ayrıca Kuşak ve Yol’a daha iyi bir entegrasyon için İskenderun Limanı, Mersin Uluslararası Akdeniz Limanı, Çandarlı Limanı, Bandırma Limanı, Asya Port ve Samsunport gibi limanlarının bağlantısının, ek demiryolu ve karayolu kanallarıyla ve bağlantı yollarıyla arttırılması bekleniyor. Asya'da Kuşak ve Yol odaklı birden fazla Türk Ticaret merkezi kurulması gerekirken, Çin gibi belirgin pazarların dışındaki TTM’lerin yerlerinin, kapsamlı ticaret ve yatırım analizlerine göre belirlenmesi gerekiyor.

İŞTE TÜRKİYE'NİN KUŞAK VE YOL GİRİŞİMİ'NDE KONUMLANDIRILMASI RAPORU'NDAN ÖNE ÇIKANLAR

Türkiye, altyapı ve gümrük işlemlerinde en iyi performans gösteren ülkeler arasında

Lojistik performansları ve gümrük işlemlerinin etkinliği bakımından, Kuşak ve Yol güzergahında yer alan pek çok ülkenin ekonomisinin dünya ortalamasının altında olduğu ifade ediliyor. Gelişmekte olan Orta Asya ekonomileri, Kuşak ve Yol koridorları üzerinde lojistik merkez olabilmek için ciddi yatırımlara ihtiyaç duyuyor. Orta ve Doğu Avrupa’daki üst-orta gelirli üyeler, Kuşak ve Yol içindeki en iyi lojistik altyapı ve gümrük işlemlerine sahip ülkeler olarak başı çekiyor. Türkiye de, altyapı ve gümrük işlemlerinde en iyi performans gösteren Kuşak ve Yol ülkeleri arasında yer alıyor.

Kuşak ve Yol’un odağında altyapı ve finansal yatırımlar var

Kuşak ve Yol Girişimi’nin çok boyutlu yapısı, Türkiye için de farklı alanlarda strateji geliştirilmesinin önünü açıyor. Şu ana kadar odaklanılan alanlar ise altyapı yatırımı ve finansal yatırımlar olarak göze çarpıyor. 2013’ten bu yana gerçekleştirilen altyapı projeleri, Çin’in toplam inşaat projelerinin % 56’sına (268 Milyar dolar) denk gelmektedir. Aynı dönemde 65 Kuşak ve Yol ülkesinde gerçekleştirilen tüm altyapı yatırımlarının % 17’sinde Çinli şirketlerin konsorsiyum içinde yer aldığı görülüyor.

Çalışmada, 2013'ten beri Çin'e yapılan tüm yatırımların %22'sinin (153 milyar dolar) Kuşak ve Yol Girişimi ile ilgili yatırımlar olduğu ifade edilirken, Çin’in güzergah ülkelerinde doğrudan yabancı yatırım, birleşme ve satın alma faaliyetlerinin artırdığına dikkat çekiliyor. Bu faaliyetlerin en fazla olduğu sektörler ise petrol ve gaz (% 32), sanayi ürünleri (% 12) ve finansal hizmetler (% 12) olarak belirtiliyor.

Türkiye’nin kazancı Kuşak ve Yol’dan çok daha fazlası olabilir

Dünyanın ağırlık merkezi değiştiği vurgulanan çalışmadan çıkan bir diğer yaklaşım ise, Türkiye’nin Kuşak ve Yol üzerinde konumlandırılması yerine Türkiye’nin ihtiyaçlarının, koridor ve kutuplardan oluşan karmaşık bir ağ üzerinde haritalandırılması. Türkiye'ninKuşak ve Yol’un çok ötesinde, jeo-kültürel iş birliği potansiyelinin de farkında olması gerektiğine işaret edilirken, altyapı ve organizasyonel ağlar konusundaki yüksek uzmanlığı ile düşük riskli ve yüksek kazançlı projelerin seçilebileceği ve hatta bu tür projelerin bizzat Türkiye tarafından oluşturabileceğine dikkat çekiliyor.

Artan yatırım ihtiyacı Türk bankaları için fırsatlar barındırıyor

Kuşak ve Yol Girişimi için oluşturulan fonların çok büyük bir kısmının Çin Hükümeti tarafından sağlandığı görülüyor. Girişim kapsamında %100 mülkiyet çerçevesindeki devlet kredileri, poliçe bankaları, borç fonları öne çıkarken öz sermaye fonları altında 55 milyar dolarlık İpek Yolu Fonu öne çıkıyor. Geniş bir kurumsal spektrumda gerçekleşen fonlarda ise IMF, IBRD ve AB gibi çok uluslu fonlar ile ticari bankalar da yer alıyor. Dolayısıyla Kuşak ve Yok ekseninde artan yatırım ihtiyacı göz önüne alındığında, Türk Eximbank gibi yeniden yapılanan Türk bankaları için önemli fırsatlar görünüyor.

Türkiye, Çin ve Avrupa arasındaki ticari koridorun en önemli ağırlık merkezlerinden

Kuşak ve Yol Girişimi’nde Orta Koridor ülkelerinin karşılıklı ticaret tamamlayıcılıkları göz önüne alındığında, çeşitlendirilmemiş ihracat portföylerine sahip rezerv Orta Asya ülkelerinin, bölgedeki diğer ülkelerin taleplerini tamamlayıcı nitelikte olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Bölgede artan bağlantılar ise Türkiye’nin bölgedeki pazar payını arttırmasına olanak sağlarken, Türkiye’nin ihracat portföyünün de bölgenin ithalat portföyünü tamamlayıcı nitelikte olduğu verilerle destekleniyor.

Çalışmaya göre Kuşak ve Yol Girişimi, Çin ve Avrupa arasındaki kompleks ticari koridorlardan meydana geliyor olsa da, Türkiye’nin bu iki düğüm arasındaki önemli ağırlık merkezlerinden biri olduğu vurgulanıyor. Dolayısıla Türkiye’nin bu girişimde alacağı aktif bir rol, Türk diplomasisine de hem bölgede hem de dünyada çok daha geniş bir hareket alanı kazandıracak.

Ticari entegrasyonda üç potansiyel yaklaşım ve strateji ön planda

‘Türkiye’nin Çin ile ticaretini artırma’ stratejisinde, beş aşamada gerçekleşen ürün filtreleme analizine göre toplam 4914 ürün arasından 225 ürün için Türkiye’nin Çin pazarını penetre etme fırsatı bulunuyor. Asya’da açılacak Türk Ticaret Merkezleri kapsamında, Türkiye'nin üreticilerini ve ürünlerini Çin pazarlarında özel programlar ve kurumlar aracılığıyla tanıtmak da Çin ile ticaret artıracak politikaların bir parçası olarak ifade ediliyor.

‘Kuşak ve Yol ülkeleriyle ticareti artırma ve kolaylaştırma’ yaklaşımında ise Türkiye’nin bölge ülkeleri ile olan ticaret deseni uyumunu ticaret artışına dönüştürmek için ekonomik çerçevedeki diyalogların önemine vurgu yapılıyor. Dijital gümrük süreçleri, hızlandırılmış gümrükten çekme süreçleriyle beraber Kuşak ve Yol ülkeleri arasındaki ticari bariyerlerin azaltılmasını hızlandırmak ve bu ülkelerle lojistik bağlantıları güçlendirecek stratejiler üretmenin faydalı olacağı belirtiliyor.

Türkiye’nin Çin ve Avrupa arasındaki köprü konumunu koruma’ perspektifinde de, Kuşak ve Yol ile Çin ve Avrupa arasındaki alternatif ticari koridorlarını güçlendirmesi ve zenginleştirmesinin Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik pozisyonu için bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin 16+1 İnisiyatifi’ne dahil olarak aktif rol alması ve Doğu Avrupa’daki ilişkilerinin güçlendirmesi gerektiği vurgulanıyor.

                               

Editör: TE Bilisim