Mine Kaya, Temmuz 2017 itibarıyla kariyerine SGS TransitNet Genel Müdürü olarak devam etmeye başladı. Kaya, bugüne kadar uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörünün hemen tüm alanlarında görev yaptı. Kendisiyle röportaja başlarken, Mine Hanım’a, “Sektörün birçok alanında yer aldınız. Sanırım, bir tek Tır kullanmadığınız kaldı.” diyorum. Gülerek, “Haklısınız. Aslında Tır kullanmayı çok istedim ama olmadı. Bir ara denk gelecekti, öyle kaldı. Bir gün süreceğim ama...” diyor. Yıllardır sektörle içiçe olan Mine Kaya ile yeni görevi, hizmet verdikleri taşımacılık ve lojistik sektörü, SGS TransitNet’in gelecek hedefleri üzerine bir röportaj yaptık. Son olarak, nakliyecilerin ortak olduğu Ro-Ro taşımacılığı yapan bir şirkette çalışıyordunuz, şimdi ise karayolu taşımacılığına döndünüz diyebiliriz. Biraz bundan söz eder misiniz? Açıkçası, denizcilik taşımacılığı meşakkatli ama güzel bir iş. Ama karayolu taşımacılığı deyim yerindeyse, kanıma girmiş. Eğitim verdiğim dönemlerde, sektör dışından gelenlere, bu sektörden değilseniz sektöre girerken iyice düşünün. ‘Girdiğiniz zaman çıkma şansınız yok’ diyordum. Bu hız, bu sorunlar ve kargaşa insanda alışkanlık da yapıyor. Türk taşımacılık sektöründe daha fazla işin içinde olmak istiyorsunuz. Ülkemizin hemen her yerindeki taşımacılarla yıllardır bir şekilde bir araya geldim. Her nakliyecinin taşıma yapılan bölgelere göre ayrı ayrı sorunları var. Bu sorunların çözümü için tek başına mücadele ediyor, kimi zaman sektörel kuruluşların veya kamunun desteğini alıyor, kimi zaman da ne yaparsanız yapın uluslararası bir platform olduğu için istediğiniz sonuçları elde edemiyorsunuz. En büyük sıkıntı orada. Aslında son zamanlarda sektörde ciddi adımlar atılıyor. Bunların sektöre yansıması çok geç olabilir ama biraz sektörün de kendi açısından bakması lazım diye düşünüyorum. “NAVLUN ÖDEMELERİNDE VADE UZAMASI SEKTÖRÜ ZORLUYOR” Sektörde en önemli sorun olarak neyi görüyorsunuz? Şu an piyasada görülen en büyük sıkıntılardan biri navlun ödemelerinin vadelerinin uzamış olmasıdır. Belki, Avrupa Birliği ülkelerinin getirmiş olduğu vadelerle ilgili mevzuatın Türkiye’ye uyarlanması söz konusu olabilir. Bu durum taşımacıyı rahatlatabilir. Çünkü bugün Fransa, İtalya gibi AB üyesi ülkelerde 30 ya da 45 gün yasal vade süresi uygulaması var. Dolayısıyla daha uzun vade yapılamıyor. Uluslararası taşımacılık sektörüne ilişkin belki böyle bir imkan yaratılabilir. Çünkü bu çarkın dönmesi lazım. Tırlar her dakika yollarda, yakıt ihtiyacı, şoförün ihtiyaçları var ve bunların yanı sıra çok sayıda gider kalemi var. Bugün taşımacılık sektörü navlunları uzun vadede alıyor, yakıt ve diğer giderlerini ise kısa vadede ödemek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu sektör açısından büyük bir sıkıntı. "SEKTÖRÜN YAŞADIĞI SIKINTILAR BAĞLANTILI SEKTÖRLERİ DE SIKINTIYA SOKUYOR" Sektörün yaşadığı sıkıntı, tedarikçisi konumunda olanlara da yansıyor. Biz bunun benzerini Hatay’da yaşadık ve dile getirdik. Hatay, taşımacılık sektörü açısından İstanbul’dan sonra ikinci sırada geliyor. Geçen yıl 270 firma faaliyetteydi. Bunların en az 40 kadarı, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine taşıma yapan firmalardı. Ayakta kalabilmek adına hiç bilmedikleri bir alana girmek zorunda kaldılar. Çok ciddi kayıplar yaşadılar ve mücadeleler verdiler. Bu süreci bizzat yaşadım. Suriye sınır kapısı kapanmadan önce taşıma sayılarına baktığımızda, geçen sürede yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Türkiye’nin de pazar payı düştü. Hatay RO-RO olarak iki gemiyle başladık, daha sonra tek gemiye düştük. Burada faaliyet gösteren nakliyeciler iş yapamaz hale geliyor. Önce Yemen sınır kapısında sıkıntı yaşandı ve kapandı, ardından Katar sorunu yaşandı. Şimdi, Ro-Ro’nun da iş hacmi etkilendi. Bu tür yapıların yaşatılması lazım. Nakliyeci ayakta kalacak, diğer sektörler de ondan beslenecek. Onunla işbirliği içinde olan diğer sektörler de faaliyet gösterecek.
‘TAŞIMACILIK MI YAPACAĞIM, LOJİSTİKÇİ Mİ OLACAĞIM?’ TAŞIMACILARIMIZ ÖNCELİKLE BUNA KARAR VERMELİ Uzun yıllardır sektörde hizmet veriyorsunuz. Sektörü de yakından gözleme olanağınız var. Müşteriniz ve bir başka ifadeyle stratejik ortağınız taşımacılara neler önerirsiniz? Taşımacılarımızın da yapması gereken şeyler var. Kendilerini zamana uydurmaları lazım. Özellikle Avrupa’ya yapılan taşımalarda kaliteli ve kurumsal hizmet vermek zorundasınız. Nakliyecilerimiz başlangıçta eğitim olayını yüksek maliyet olarak görüyor ama insana yapılan yatırım aslında en faydalı yatırımdır. Benim kanaatimce taşımacılarımız globalleşen dünyaya uyum sağlayabilmek için eğitime ciddi yatırım yapmak durumundalar. Bunun dışında, hizmeti komple sunmaları gerekiyor. Lojistikçi, tek başına taşımacı anlamına gelmiyor. Lojistik, en basit tanımıyla bir malı üretildiği yerden alıp, elleçlenmesi, paketlenmesi, istiflenmesi ve son olarak bunun alıcıya ulaştırılması hizmetidir. Bunun içinde taşımacılık kısmı ciddi bir paya sahiptir. Ancak, lojistiğin bir parçasıdır. Dolayısıyla ayakta kalabilmek için taşımacılarımızın karar vermeleri gereken noktalardan biri de budur. Lojistikçi mi olacak, yoksa taşımacı mı olacak? Günümüzde yeni yeni ortaya çıkan taşımacılık ve lojistik faaliyetleri var. Proje taşımacılığından tutun, ilaç lojistiği ve gıda lojistiği gibi çok çeşitli taşıma faaliyet alanları var. Global bir dünyada yaşadığımız için Türkiye’nin içerisine girmiş, bu tip ihtiyaçları olan çok sayıda firma var. Dolayısıyla burada söz sahibi olmak için bana kalırsa, taşımacılarımız maliyetlerini çok sağlıklı olarak hesaplamalılar ve bu maliyetler kapsamında eğitime de çok ciddi yatırım yapmaları gerekiyor. Çağı yakından takip etmeleri önem arz ediyor. Günü kurtarmak değil de kısa, orta ve uzun vadeli planlar üzerine stratejiler geliştirmeleri lazım. Firmaların da haklı oldukları konular var. Ödemeler dengesinin tersine gittiği bir durumda belki nakliyecilerimiz öncelikle günü kurtarmaya çalışıyor ama risklerden fayda yaratmak da çok önemli diye düşünüyorum. Özellikle eğitim konusunun altını çizmek istiyorum. Başlangıçta bir kaynak aktarılıyor ve yüksek gibi geliyor ancak daha sonra önemli getirileri oluyor. Sektörde büyük ve orta ölçekli firmalarda özellikle lojistik eğitimi veren okullardan beyaz yakalı dediğimiz personeli olan firmaların sayısı artıyor, bir sürü bölüm kuruluyor, sektörle ilgili eğitim alıyorlar. En azından işe aldığınız personelin, “lojistik nedir” diye sorduğunuzda konuyla ilgili bilgisi olan kişilerden seçilmesi daha isabetli olur. Ayrıca meslek ve lojistik liseleri var. Bu okullar sayesinde ‘ara eleman’ dediğimiz eleman ihtiyacı da karşılanabilir. Bu okullarda potansiyeli yüksek öğrenciler var. UND’de görev yaptığım zamanlarda, söz konusu okulları ziyaretlerimden biliyorum, bu öğrenciler, gümrük ve lojistikle ilgili çok ciddi eğitimler alıyor . Deyim yerindeyse, ‘canavar’ gibi çocuklar. Hem bunun maliyeti çok yüksek de değil. Nakliyecilerimiz, ara eleman ihtiyacını bu yolla karşılayabilirler, diğer yandan da istihdam yaratmış olurlar. “NAKLİYECİLERİMİZE, ‘BİZ ARKANIZDAYIZ’ DİYORUZ” Taşımacılara sunduğunuz TransitNet sisteminin bugün geldiği durumu değerlendirebilir misiniz? TIR Karnesi’nden web tabanlı bir sistem olarak TransitNet’e geçişte başlangıçtan bu yana çok ciddi bir ilerleme var. 2012 yılında UND ve SGS işbirliği döneminde de süreçte yer aldığım için bu sistemin yeni başladığı dönem ve bugün geldiği aşamayı karşılaştırabiliyorum. Tüm işlemleri de yakından takip ediyorum. Gerçekten bu konuda çok ciddi bir bilinç oluştuğunu görüyorum. Küçük ve orta ölçekli firmaların yer aldığı Anadolu’da bilincin çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Öğrenmeye merak var. Firmalar, sistemin getirdiği kolaylıkların, maliyet avantajının farkına varmış durumdalar. Örneğin; yakın bir zamanda Gaziantep ziyaretimiz oldu. Firmalardan, sistemimizle ilgili, kendileri beyan açmak üzere eğitim talebi geldi. Aslında bizim de isteğimiz bu. Her ne kadar 44 personelimiz de olsa hacim yüksek olduğundan, firmaların işlemi kendilerinin yapması bizim için de avantaj. Dolayısıyla firmaların, bu sistemi kendilerinin kullanabilmesi için pazarlama bölümümüzden bir arkadaşımızı eğitime gönderdik. Böyle bir istek geliyor olması bile çok güzel. Söz konusu firmalar, konuyla ilgili de çok hassaslar. TransitNet bünyesinde beyanların kapanması için risk yönetim departmanımız var. Bu bölüm ayrıca uyuşmazlık konularına da bakıyor. Bir anlamda firmalar bu konuda işbirliği içinde çalışıyor. Bence bu önemli bir gelişme.
“SİSTEM YURTİÇİNDE DE YAYGINLAŞMAYA BAŞLADI” Yurtiçindeki elektronik beyanı kullanan taşımacı firma sayısı da artıyor. Özellikle limanlardan yükleme yapan firmalar sistemi tercih ediyorlar. Dolayısıyla, yurtiçi taşımacılık da önemli bir potansiyele sahip. Taşıma esnasında sorun yaşarsam, müşteriyle aramda sorun çıkarsa, herhangi bir aksaklık olur da müdahale edemezsem endişeşi taşıyan firmalar olabiliyor. Bu da çok doğal. Bu arada, şirket içinde bir departmanlaşmaya gittik. Bunu, bizimle çalışan firmalara da duyurduk. İyi bir pazarlama ekibimiz var. Bu pazarlama ekibi, işini iyi bilen kişilerden oluşuyor. Bu tip endişeleri olan firmalara sistemi çok iyi anlatıyorlar. Bilgilendirme sonrasın da endişeleri kalmıyor. Hele kullanmaya başladıktan sonra hiç sıkıntı kalmıyor. Zaten ekibimiz 7/24 her türlü desteği veriyor. Elbette hedeflerimiz arasında sistemimizi kullanan firma sayısını arttırmak var. Ancak sağlıklı bir artış yönteminden yanayız. Çalışacağımız firmalar konusunda titiz bir araştırma çalışması yapmaktayız. Bu araştırma risk incelemesini de içeriyor. Bu işlem tamamlandıktan sonra karar veriyoruz. Önümüzdeki yıl, AB dışındaki başka ülkelerde de yine aynı sistemin kurulması yolunda çalışmalarımız başladı. Bunun için kendimize 1 yıl süre koyduk. Yine müşterilerimize komple hizmet sunmak adına yeni projelerimiz var. Bunların da altyapısını tamamladığımız zaman açıklayacağız. Özellikle taşımacılarımızla ihracatçılarımızı biraraya getirecek projeler üzerinde çalışıyoruz. En azından yılın ilk yarısında şekillendirmiş oluruz diye düşünüyorum.
SEKTÖRDE KADIN OLMAK Taşımacılık ve lojistik sektörü ağırlıklı olarak erkeklerin uğraş verdiği bir alan. Bir kadın olarak, nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz? Taşımacılık sektörüyle ilgili kamudan özel sektöre uzanan yelpazede birçok görevde bulundum. Bakanlıktan ayrılıp özel sektöre geçtiğimde, sektördeki kişilerin kadın çalışana, daha doğrusu kadın yöneticiye çok da alışkın olmadıklarını gördüm. Ama belki benim de çok çıtkırıldım olmamam, mücadeleci yapım, hırsım, iyi niyetim, onlarla olan iletişimim sayesinde bu algıyı yıkabildim. Kimsenin telefonunu geri çevirmedim. Kimse bana ulaşmak istediğinde sıkıntı yaşamadı. Yaşanan sorunlar karşısında onlarla birlikte mücadele verdim. Onlar da aslında bir kadının yönetici ile çalışmanın erkek yönetici ile çalışmaktan farkı olmadığını gördüler. Fark olmayınca da kadın erkek ayrımı bitiyor. Yeri geliyor, sektördekiler size “abla” diye hitap ediyor. Örneğin; Hatay’da en keyif aldığım şeylerden biri, bana samimi olarak “abla” diye hitap edilmesiydi. Bunu sağlayabilmenin güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. Bölgelere her ziyarete gittiğimde beni çok sıcak karşılıyorlar. Bu da benim için bir gurur kaynağıdır. Bununla beraber işinizi iyi yapıyorsanız, iyi öğrendiyseniz ve bilginizden de eminseniz insanlarla aranızda saygıya dayalı bir ilişki oluşuyor. Bu da olduktan sonra kadın ya da erkek olmanızın önemi kalmıyor. Sadece işi bilip bilmemeniz önem kazanıyor. “BEN BİR KİTAP KURDUYUM” Biraz da iş dışında neler yaptığınız konusuna girelim. Neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Ben, feci bir kitap kurduyum. Evimde 300’ü aşkın kitabım var ve yenilerini de alıyorum. Evim küçük olduğu için, ancak bu kadarını sığdırabiliyorum. İş yoğunluğuma rağmen günde mutlaka yarım saat kitap okuyorum. TV seyretmiyorum. Daha doğrusu olumsuz duygu yaratabilecek şeyleri izlememeye gayret ediyorum. Gündemden kopmamak için gazeteleri ve sektör yayınlarını takip ediyorum. Yoğun iş hayatıma rağmen her gün mutlaka spor yapıyorum. Yaklaşık 3 yıldır en az 1 saatimi spora ayırıyorum. Spor yapmak bana çok iyi geliyor. Bu arada yiyeceğime, içeceğime de çok dikkat ettiğimi belirtmeliyim. Gezmeyi, dolaşmayı seviyorum. Müşteri ziyaretleri bu anlamda iyi oluyor. Bunun dışındaki hayatım da kızım ve 3 kedimden oluşuyor.
PROFİL: MİNE KAYA Mine Kaya, Ekim 2014-Mayıs 2017 tarihleri arasında Hatay RO-RO Kombine Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü, 2012-2014 yılları arasında lojistik ve taşımacılık sektöründe yönetim danışmanlığı yaptı. Temmuz 2001-Ağustos 2003 tarihlerinde Ankara Bölge Temsilcisi olarak UND’de göreve başlayan Mine Kaya, takip eden yıllar içerisinde İcra Kurulu Üyesi, İcra Kurulu Yönetim Başkan Yardımcılığı ve son olarak ise Haziran 2006-Haziran 2012 tarihleri arasında İcra Kurulu Başkanlığı yaptı. Ankara Üniversitesi Kastamonu MYO İktisadi ve İdari Programlarında 1991-1996 tarihleri arasında öğretim görevlisi daha sonrasında Bölüm Başkanlığı yapan Mine Kaya, Gazi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Fakültesi mezunu.