Bozulabilir Gıda Maddelerinin Taşınması Hakkında Yeni Mevzuat ve Sektörel Uygulamalar Çalıştayı’nın ilk oturumu 07 Şubat 2022 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi.

Toplantıda konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Dr. Murat Korçak, “AB projemiz kapsamında çalışmalarımızı üç  başlıkta toplamak mümkün: İlk olarak AB ile uyum çalışmalarına baktık. İkinci olarak; ulusal uygulamaların sektöre getireceği etkilerin araştırılması konusunda çalışmalar yaptık. Bir diğer başlık ise yol kenarı denetimleridir. Kurulacak olan yapının iyi işlemesi için etkin bir denetim sisteminin ne şekilde yapılacağı konusunda eğitim aktiviteleri yürüttük. Pandemiye rağmen büyük yol katettik. Bu yılın başında ulusal mevzuatımız yönetmelik ve tebliğ olarak yayınlandı ve yürürlüğe girdi.  ATP Sözleşmesi gerekliliklerinin ulusal düzeyde uygulanması için gerekli düzenlemeler de bu mevzuatla yapılmış oldu.” dedi.

Sıra yol kenarı denetimelerine geliyor

Murat Korçak, “Şimdi ise verilen eğitimler kapsamında yol kenarı denetimlerine başlayarak sistemin çalışmasını hedefliyoruz.” dedi.

ATP sürecinin 1970’li yıllardan bu yana yürürlükte olduğunu, uluslararası taşımalar kapsamında uygulandığını, şimdi ise sıranın ulusal taşımalara geldiğini ifade eden Korçak, şöyle devam etti:

“Ulusal taşımacılıkta da sektörümüzün yararına olacak hizmet kalitesini artıracak uygulamaları başlatmış bulunuyoruz. Kapsam altına alınan, bozulabilir gıdaların taşınacağı maksimum sıcaklıkların belirlenmesi, sıcaklık kontrollü taşıma ekipmanlarının standartlarının belirlenerek test ve muayene kriterlerinin ortaya konulması, onay kuruluşu olarak atadığımız TSE ile birlikte işbirliği içerisinde 2016 yılından bu yana yurtdışına çıkacak araçlar için test ve muayene sistemi kapsamında bugüne kadar 4 bin araca ATP Uygunluk Belgesi verildi.” 

Anadolu Isuzu, Meltem Turizm’e 28 Adet NPR L Model kamyon teslim etti Anadolu Isuzu, Meltem Turizm’e 28 Adet NPR L Model kamyon teslim etti

"Şimdi ise amacımız; ulusal bazda taşıma yapan araçları da bu kapsam altına almak. Tanımladığımız bozulabilir gıda taşıma belgesiyle ulusal bazda taşınan yaklaşık 40 bin araca da belge vermeyi planlıyoruz." diyen Dr. Korçak, şunları söyledi:

Ülkemizde uluslararası taşımalar için test ve muayene altyapısı var. Bu altyapı sayesinde her yıl sektörümüzün yurtdışına aktarmak zorunda kaldığı döviz kaybı son bulmuştur. Ulusal taşımalar için kurduğumuz sistem sadece bozulabilir gıdalar ile sınırlı değil. Bakanlık olarak sıcaklık kontrollü araçları ısıl yeteneklerine göre sertifikalandırılmasını da yapıyoruz. Düzenli olarak muayeneleri ve kontrolleri yapılan araç filosunu oluşturmuş oluyoruz. Böylece ileride ilaç taşımacılığı, çok popüler olan aşı taşımacılığı, belki yaş sebze meyve taşımacılığı gibi taşımalar için taşıma sıcaklıkları belirlenerek, bu konuda ilgili bakanlıklar mevzuatına hangi ürünün hangi araçla taşınabileceğine dair herhangi bir yükümlülük koyması durumunda, kontrol ve denetim konusunda herhangi bir sıkıntıyla uğraşmayacakları bir araç filosuyla muhatap olacaklar. Dolayısıyla filo hazırlanmış olacak, ilgili bakanlık istediği kriterleri belirleyeler bu araçlara hangi ürünlerin ne şekilde taşınacağını rahatlıkla belirleyebilecek.”

"1 yıllık bilinçlendirme çalışmasıyla 664 milyon TL'lik tasarruf sağladık"

Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği Uyum Daire Başkanı Zeynep Özkan ise "Ulaştırma Bakanlığı ile aynı amaca hizmet ediyoruz. Amacımız gıdayı korumak. Ancak gıdalara hoyratça davranıyoruz. Coğrafya olarak şanslıyız. Belki de kısıtlı olan kaynaklara sahip olmadığımızı düşünerek, Türkiye’de 19,1 milyon ton gıdayı israf ediyoruz." diyerek, şunları söyledi:

"Dünya nüfusunun 2050 yılında tahmini olarak 10 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu, 10 milyar kişiyi beslemek için şu anda ürettiğimizden yüzde 60 daha fazla üretmemiz gerekiyor. Yatağa aç giren insan sayısı 800 milyon olarak tahmin ediliyor ve salgınla birlikte 120 milyon daha arttığı hesaplanıyor. Ürettiğimiz her üç gıdadan birini çöpe atıyoruz. Gelişmekte olan ülkelerle gelmişmiş ülkeler arasında fark var. 

Türkiye olarak düşündüğümüzde; gıda kaybı dediğimiz şey, hasattan markete gelene kadarki kısım, bu gelişmekte olan ülkelerde daha fazla. Çünkü bunun içerisinde uygun olmayan hasat ve depolama koşulları ve lojistik… Bu koşulları tam ve layıkıyla yerine getiremediğimiz için gıda kaybının biraz daha fazla olduğunu düşünüyoruz."

"Gıda israfı ise daha çok gelişmiş ülkelerin sorunu." diyen, Özkan, şunları söyledi:  “Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün en güncel çalışmalara göre; gıda kaybının yüzde 14 olduğunu ortaya koyuyor. Lojistik de bu kalemlerden birini oluşturuyor. Ülkemizde ise 19.1 milyon ton gıda çöpe atılıyor. Bu rakam, ulusal envanter raporundan çıkıyor. Her sene nisan ayında, iki sene öncesinin rakamı yayınlanıyor. Tüm belediyelerin çöplerinden yapılan ayrımda Türkiye için çöplerimizdeki gıda oranı yüzde 54.6’dır. Tüm atıklardan daha fazla. Gıdayı çöpe atmak sadece gıdanın değil, bütün doğal kaynaların da çöpe atılmasıdır.”

Gıda israfını önlemeye yönelik yaptıkları çalışmaları anlatan Zeynep Özkan, şöyle devam etti: “Hane halklarıyla 1 yıl yaptığımız çalışma sonucunda 664 milyon TL tasarruf sağladık. Bu, ufak dokunuşlarla, çok basitçe yapılan bir çalışmaydı. İnsanlara planlı alışverişe gitmelerini, gıdalarını nasıl saklayacaklarını ve tarih etiketlerini nasıl okumaları gerektiğini öğrettik. 

Daha sonra, hallerde çalışma yaptık. 23 ilde, 51 halde 1.018 işletmede bir anket çalışması yaptık. Hallerdeki gıda kaybının sebebi; seçme, ayıklama, nakliye. Nakliyede uygun taşıma koşulları sağlanmıyor. Yakın mesafede olduğu için soğutucu araçlar kullanılmıyor. Şartlar iyileştirilirse, buradaki gıda kayıplarının da önüne geçileceğini düşünüyoruz. Gıda kayıplarını ölçümlemekte sıkıntı yaşıyoruz ancak burada da bir sorun olduğunu tespit edebiliyoruz.   

Nakliye ve gıda kaybı ilişkisine baktığımızda, ambalajlamanın doğru yapılmaması, yol yapılarının uygun olmaması ve en önemlisi de soğutma sistemlerinin yetersizliği olarak görünüyor. Ama yapılan çalışmalar da elde edilecek katma değerin bunu karşılayıp, karşılayamayacağını bu projenin çıktısı olarak gösterecektir. 

Soğutucu araçların yakıt maliyetlerinin yüksek olması da bir sorun. Özellikle hallere gıdalar eski usul gidiyor. Ayrıca hallerde soğuk hava depolarının da şart olduğunu gördük.”

TSE Genel Sekreter Yardımcısı İlhami Aktürk de konuşmasında ATP ile ilgili TSE’nin yaptığı çalışmalardan bahsetti. Konuşmasında lojistiğin öneminden ve Türkiye’nin küresel ticaret merkezlerinin kavşağında bulunduğunu anlatan İlhami Aktürk, “ATP Tip testleri 3 adet test merkezinde yapılmaktadır. ATP uygunluk belgesi araçların periyodik muayeneleri 8 farklı merkezde yapılıyor.” dedi. Aktürk, "Uluslararası gelişmelerden doğrudan etkilenen lojistik sektörü içerisinde sürekli değişim geçiriyor. Dünyadaki gelişmelere ayak uyduramadığında geride kalma riski taşıyor. Soğuk zincir lojistiği sıcaklık kontrollü olarak ürünlerin çıkışından varışına kadar süreci kapsıyor. Bozulabilir gıdaların taşımacılığını kapsayan ATP’ye ülkemiz 2012 yılında taraf oldu. Hedef, standartları belirleyip uluslararası mal akışının sağlıklı olmasını gerçekleştirmektir. 

1 Ocak 2022’den önceki araçlar için belgelendirme şartları Bakanlığımızca yayınlanmıştır. Testler 3 ayrı merkezimizde yapılıyor.  Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile TSE arasında 20 Ekim 2016 tarihinde imzalanan Yetkilendirme Protokolü ile artık Türkiye’de tescilli veya kayıtlı olan araç ve ekipmanların ATP Tip Onay testleri ile periyodik muayeneleri gerçekleştirilebiliyor. Soğuk taşıma zincirinde kullanılacak yeni araçların tip onay test işlemleri için TSE ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı iş birliği ile 3 adet ATP Tip Test İstasyonu kuruldu." diye konuştu.